Page 29 - Bİ MAGAZİN SAYI 7
P. 29
Bi RÖPORTAJ
29
Berrin Hanım sizi biraz yakından tanımak istiyoruz. Eğitim ve kariyer
hayatınızdan biraz bahseder misiniz?
1982 Eylül doğumluyum. Marmara Üniversitesi İşletme mezunuyum.
Daha üniversite yıllarında staj olarak başladığım iş hayatına daha sonra
tam zamanlı olarak aynı firmada geçiş yaptım.Yurtdışına ihracat yapan
bir tekstil firmasında çalıştıktan sonra Aras Holding bünyesine dahil oldum. Holding bünyesinde satınalma, üretim,
havacılık gibi farklı çalışma alanlarım oldu. Daha sonra Demsa Group’a geçiş yaparak ithal markalar, perakende gibi
konularda tecrübe kazandım. Burda üç yıllık bir çalışma hayatından sonra ilk çocuğumun doğumunun ardından işten
çıkarak kendi işimle ilgili çalışmalara başladım. Şuan sahip olduğum markaları getirene kadar faklı markalarla da
çalışma deneyimim oldu ve dekorasyon ve mimari konularında çeşitli projeler yaptım. Kısacası geçmişimde birçok farklı
sektör deneyimim oldu. Hepsinin şuan gelmiş olduğum noktada bir yeri olduğuna inanıyorum.
MacKenzie-Childs ve Halcyon Days gibi ikonik markaların Türkiye distribütörlüğünü üstlenmek nasıl bir sorumluluk getiriyor?
Sadece bu iki marka için değil; bununla birlikte Türkiye’ye getirmeyi planladığımız birçok marka için aynı şeyi
söyleyebilirim. Ben bir Türk olarak iş ahlakım, doğru ticaretimle ülkemi yurtdışında temsil ettiğimin bilincinde; elimden
gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Burdaki başarım birçok kişinin ülkem hakkındaki algısını değiştiriyor. Temsil
ettiğim markalar açısından bakarsak da onların emanetini en iyi şekilde taşımak, güven duygusunu pekiştiriyor ve
gönül rahatlığı ile operasyona teslim oluyorlar.
Bu iki markanın Türkiye’deki hedef kitlesi kimlerden oluşuyor, nasıl bir pazar stratejiniz var?
Aslına bakarsanız iki markanın ortak özelliklerinin yanı sıra; benzer ama fark gösterebilen müşteri kitlesi var. MKC çok
daha geniş bir ürün yelpazesiyle daha geniş bir müşteri kitlesine hitap ederken; HD daha sofistike ve rafine bir zevkin
karşılığını simgeliyor. Her iki markanın el yapımı oluşu belli bir kalite ve tek olma, satın alan kişiye özel olduğunu
belirtirken; HD in daha sınırlı üretimi onu daha rafine ve sofistike hale getiriyor diyebiliriz.
Markalarınızın tasarım diliyle sizin kişisel estetik anlayışınız örtüşüyor mu?
Kesinlikle örtüşüyor. Temsil ettiğim her marka benim ruhumun yansıması; içimdeki onlarca kadından birinin aktarımı.
Türkiye’de lüks ve dekorasyon algısı son yıllarda nasıl değişti sizce?
Son 10 yılda dekorasyon ve lüks algısında ciddi bir artış olduğunu gözlemliyorum. Tasarımın her diliminde bizi
başka yolculuklara sürükleyen bir serüven; ve ben bunun gün geçtikçe daha çok algılanmasından mutlu oluyorum.
Eskiden başkaları için giyinen bir toplum iken şu anda kendi yaşadığımız ortamlara daha çok özeniyor; iyileştirmek
ve dönüştürmek için çabalıyoruz. Lüksün kaliteyle birlikte var olan bir tanımı var. Ben birşeye lüks olduğu için değil;
kalitesine, tasarımına hayranlık duyduğum için para harcamayı seviyorum ve zamanla gezip görerek, öğrenerek ve
bilerek çok daha fazla kalitenin peşinden koşarken lüksün hayatımızın bir parçası olmasından soyutlanamıyoruz.
Yurt dışı iş birliklerinde karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?
Ürünlerin sevkiyat ve vergilendirme politikaları ithal markalarda satış
fiyatı belirlerken ve operasyonu yönetirken nakit akışını zorlayan en
büyük faktörlerden biri.
İşinizde sizi en çok motive eden şey nedir?
Hep neden birileri yapmıyor, getirmiyor diye sorgularken kendimi buluyordum. Bu operasyonları yürütürken ülkemi
temsil etmek, anlatmak ve birçok insana bu tasarımsal yolculukları aktarmak beni en tatmin eden şeylerden biri.
TEMMUZ 2025