Yıldırım Mayruk kimdir ? Bir de sizin ağzınızdan dinleyelim.
Yıldırım Mayruk bir asker çocuğu... Doğduğu yıldan itibaren ablasının evdeki atölyesinde ailesi hariç herkes tarafından ilkokulda bu tarafa doğru yönlendirilen sonra okul bitimi annesinin memur olması için iş aradığını duyunca yapmayacağım deyip en kolay yapacağı işin bu olduğunun bilincinde olarak mesleğe hazırlandım hayatını ve kendini ona adamış bir adam.
Önce yeni sezona bakacak olursak son bahar kış koleksiyonunda hangi detaylar ön planda hangi koleksiyonlar dikkat çekici?
Ben bu sene Fashion Weekte iki defile gördüm. Beni çağırmadıkları ve aranmadığım için bir fikrim yok. Medyadan seyrettim genç başarılı bir delikanlı Yakup’un defilesini... Müthiş bir kareografi ve güzel bir koleksiyon... Tabii benim tarzım çok başka olduğu için bakış açım günlük elbiseye çok severek değil. Çünkü benim tarzım değil. İnsanlar sevdikleri şeyleri gördükleri zaman beğeniyorlar. Ancak ben gazetede görüyorum koleksiyonları... Başarılı bir sürü genç var, her sene değişen bir topluluk.
Yurt dışı ve Türkiye moda sektörünü değerlendirecek olursanız bu konuda neler söylersiniz? İstanbul moda başkenti olacak mı?
Şimdi Ben buna hayır dediğim sürece şimşekleri üzerime çekeceğim. Paris olduğu sürece hiçbir yerin başkent olmasına imkan yok. Ben Paris’te bir sokak arasına girdiğim zaman dümdüz bir elbise görüyorum. Sokak üstünde hazır giyim ithal ediyorlar. Ben Paris'i tercih ediyorum her zaman... Amerika hazır giyimde çok önde... Londra ayrı bir şey. Benim kendi çizgim yakın olduğu için ben Paris modasını takip ediyorum. Kumaşta İtalya’yı beğeniyorum, İsviçre’yi beğeniyorum ama şunu da söyleyeyim ki artık moda diye bir şey kalmadı. Paris’teki bir kaç Hot Couturenin yaptığı koleksiyon var moda denilebilecek... Ama taklit edilmeye gelince artık sokak modası hakim. Her şeyin olduğu bir devirde yaşıyoruz. Eskiden üç dört renk olurdu bir sezonda... Artık bütün renkler moda oldu. Her türlü giyimin kabul olduğu bir devirde yaşıyoruz. O yüzden artık ben şu moda, bu moda lafını kullanmak istemiyorum.
Tecrübelerinize dayanarak tasarımcı olmak isteyen gençlere ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz ?
Ben kendi özelliğimi söyleyeyim. Kimseye tavsiyede bulunmuyorum. Ben bu işe gönül verdim, hayatımı verdim. Çok çalıştım, şu anda bile daha güzel dikiş dikebilmek hevesiyle başlıyorum işime... Her gün yeni bir şey öğreniyorum, kendi kendime buluyorum. Çok dürüst oldum, hiç yalan söylemedim, kimseyi aldatmadım ve bu güne böyle geldim.
Koleksiyonlarınızın oluşum sürecini anlatır mısınız nelerden ilham alıyorsunuz ?
Bizim koleksiyon hazırlığımız çok kısa bir süreç... İki ayda çalışarak hazırlanıyorum. Bunun üzerine çok profesör oldum. 1980 senesinden beri belki beş kere yapmadığım koleksiyon var. Senede 2 koleksiyon sergiledim. Bir temam oluyor tabii... Çizgileri birbirlerine benzeyen bir koleksiyon hazırlıyorum. Bizde yurt dışında eleman bulmanız koleksiyon için çok kolay, bürolar var. Gidiyorsunuz, size iyi deneyimli elemanlar gönderiyorlar. Biz kendi yağımızda kavruluyoruz. Atölyeye gelen müşterimizin işini hemen yapmaya çalışıyoruz. Artık ben çizmeye başladım ama koleksiyonum bu sene ilk defa 42 tane oldu. hep 72-82 arası bilmeden o sayı çıkıyordu. Bir temam var. Önce çizmeye başlarım 4-5 elbise... Eleman elindeki işleri yoluna koyarken bana bir şey daha hazırlayın der. 20 model çizilir. Defileye 10 gün kala duvardaki tabloda bütün resimler asılıdır. 3 senedir artık duvara asmıyorum. Bir katalog yaptım, içine koyuyorum ki bıkmayayım diye.
Aksesuar sizin için önemli midir? Tasarımlarınızda kullanır mısınız ?
Aksesuar tabii önemli... Bilinçli kullanılan aksesuar önemli... Çok işli bir elbisede boyunda çok büyük bir kolyeyi düşünemiyorum. İki taş birbiriyle yarışır. Tabii ki çok uzun saçlı kadınlarda çok büyük küpeler veya çok gözükmeyecek bir küpe lüzumsuz... Takılan yüzükler, bilezikler, aksesuar önemli... Güzel bir aksesuar elbiseyi bütün tamamlar... Ama göstermek için takılan aksesuar bir işe yaramaz.
Yeni tasarımlar yaparken geçmiş tasarımlarınızdan etkileniyor musunuz ?
Tabii ki bir şey var ki bütün dünya geçmişten etkileniyor. Seneler evvel böyle bir şey vardı. Yapılan elbiseler eski elbiselerin çağrışımıydı, aynısı değil... Ama şöyle bir şey var ki bu işi yapan her insanın sevdiği bir tarz vardır ve onun içinde elbiseler belli olur. Benim elbisemi diktiğim elbisemi herkes anlıyor. Çünkü benim bir tarzım var ki benim bugüne kadar bu çizgide ve burada kalmamın sebebi bence çok değişken oluşum. Yani ben şimdi düz, kısa bir eteği seviyorsam 15 gün sonra nefret edip daha aşağıdaki boyu seven bir adamım. Darı severken, bolu sevebilirim. Değişkenim ama ne kadar değişirseniz değişin benim elbiselerim hafif uçucudur, yumuşaktır. Dizde olsa bir şeyi vardır. Ne kadar eskiden faydalanmıyorum derseniz deyin bir tarzınız var, onu bugüne uyguluyorsunuz.
Yorumlar (0)