Mimarlıktan Sanata, Disiplinlerarası Bir Tutkunun Hikayesi...

Ezgi Merhaba. Sanat zor zanaat! Büyük bir aşk veya tutku ile yapılması gerekiyor sanki. Sen ne zaman aşık oldun veya tutku ile bağlandın sanata.

Mimarlıktan Sanata, Disiplinlerarası Bir Tutkunun Hikayesi...

Mimarlıktan Sanata, Disiplinlerarası Bir Tutkunun Hikayesi...Genç yaşında nasıl bir hayal kurdun da bu denli etkileyici, insanı adeta içine çeken eserler yarattın. Başlangıçta bize biraz bu süreçten bahseder misin?

Sanata olan tutkum çocukluk yıllarıma dayanıyor. Babamın atölyesinde geçirdiğim zamanlar sanatın benim için bir hobi değil, bir yaşam biçimi olmasına sebep oldu. Üniversitede mimarlık bölümünü bitirdim. Mimarlığın altyapısının hayatıma çok büyük bir etkisi olduğunu yadsıyamasam da kendimi tam anlamıyla ait hissedememiştim. Bu yüzden üniversite sonrasında sanat eğitimi almak üzere California’ya gittim. Döndükten sonra Güneştekin Art Refinery’de profesyonel olarak göreve başladım. Bir yandan küratöryel çalışmalarda görev alırken bir yandan da kendi atölyemde titizlikle eserlerim üzerinde çalışmaya başladım ve kendi özgün dilimi inşaa etmeye çalıştım.

Genç bir kadın, tutku ile bağlı olduğu bir iş yapıyorsa mutlaka büyük bir hayali ya da büyük bir ilham kaynağı vardır. Senin hayalin nedir? Fırçana adeta sihir katan İlham kaynağın kimdir?

Sanatımdaki en büyük hayalim duyguların evrensel dilini kullanarak eserlerimle insanların ruhuna ve zihinlerine dokunmak. İlham kaynağım yaşamın ta kendisi. Eserlerim her ne kadar sizleri fantastik dünyalara götürse de oradaki her detay hepimizin yaşamış olduğu içsel çatışmalara da ayna tutuyor. Ve tabiki müzik sanırım sanatımdaki en önemli dokunuş. Dinlediğim bir şarkıdaki aklımda takılı kalan bir cümle resimlerime başlarken en büyük kıvılcım oluyor. Özgün renkler, Özgün Eserler ve en önemlisi özgür genç bir kadın. Bakıldığında illüzyon etkisi yaratan eserler, derin duygular, karmaşık metinler, sayılar, imgeler, ifadeler…

Sen kendi sanatını tam olarak nasıl tanımlardın?

Her bir eserim, içsel dünyamın yansıması. Yaratmaya çalıştığım sanat dilimle izleyiciye bir hikaye anlatmayı, onları kendi içsel keşiflerine davet etmeyi amaçlıyorum. Eserlerimde sıkça kullandığım renkler,metinler ve imgeler insan ruhunun karmaşıklığını ve yaşamın çelişkilerini anlatıyor. İzleyicinin kendi deneyimlerini ve duygularını eserle özdeşleştirerek, kişisel bir bağ kurmasını amaçlıyorum. Sanatımdaki özgünlüğü ve bireyselliği korumak ise benim için çok önemli. Eserlerimle karşılaştığınızda benim gözümden dünyaya nasıl baktığımı göreceksiniz.

Stüdyoda çalışırken nasıl biri Ezgi Güneştekin? Ne yer, ne içer, hangi müzikleri dinler, fırça elindeyken ruhu nerelere gider? Sizi sizden dinleyelim?

Müzik dediğim gibi sanatımdaki en büyük tamamlayıcı. Atölyemde müziksiz çalışmaya asla başlamam. Amerikan rap ve hip hop en çok dinlediğim müzik türü. Atölyeye girmeden önce kahvaltımı yaparım. Çalışırken kahve ve su dışında hiçbir şey tüketemem. Müzik ve kahve benim için en yeterli çalışma ortamı olur.

Sorumuza minik bir ön soru ile başlasak: şu an “Nasıl Hissediyorsun” Ezgi?

Cesur, dinamik ve renkli. İlk kişisel serginin adı “How U Feel”. Bize göre bu serginin adı bile fark yaratıyor. Çok yaratıcı ve direk etkileşime açık…

Neden How U Feel? Bu isim nasıl doğdu?

Çünkü ‘Nasıl hissediyorsun?’ sorusunun ‘Nasılsın?’ sorusundan daha spesifik ve daha anlamlı cevapları olduğunu düşünüyorum. Kendi iç dünyamı yansıtırken eserlerimin izleyicilere doğrudan bir soru sormasını ve onları kendi duygusal durumlarını keşfetmelerini amaçlıyordum. Ayrıca, bu isimdeki günlük dil kullanımı, serginin herkes için erişilebilir ve samimi olmasını sağlıyor. Bu şekilde, sanatımın evrensel bir dil oluşturmasını ve her bireyin kendinden bir parça bulmasını hedefledim. İlkler önemlidir. “How U Feel’ın senin için unutulmayacak bir deneyim olduğunun farkındayız. Ancak getirdiği sese bakılırsa sanat dünyası için de unutulmaz bir deneyim oldu bu sergi.

Bize biraz serginden, eserlerinden ve bu eserlerin doğuş sürecinden bahseder misin?

Çok uzun süredir ilk kişisel sergim için büyük bir özenle ve titizlikle çalıştım. Tam olarak bu sesi getiren o özgün dilimi inşaa etmek için çok yoğun saatler, günler ve yıllar harcadım. Estetik kaygı gütmeden gerçekten beni anlatan, izleyicinin önünde vakit geçirmesini istediğim eserler üretmeye çalıştım. Bu sergide tuval üzeri akrilik, sprey,marker, yağlı boya gibi çeşitli materlyallerle üretmiş olduğum eserler bir yana rölyef çalışmalarım ve dijital illüstrasyonlarımı içeren 34 tane eser bulunuyor.

Senin için her eserin eminiz ki çok özeldir ancak her sanatçının mutlaka içinde kendisini çok fazla bulduğu özel bir eseri vardır. Senin en özel eserin hangisi?

‘How U Feel’ sergimin şüphesiz en önemli parçası benim için ‘I Choose Me’ adlı eserimdi. Bu eserin önemi, hem kişisel dönüm noktasını hem de sanat yolculuğumdaki bir evrimi simgelemesinden kaynaklanıyor. İnsanların kendi kimliklerini, isteklerini ve hayallerini ön planda tutmalarını gerektiğini simgeleyen bir eser. Bu eserle insanlara kendi yolunu seçme cesaretini, kendi içsel rehberliğiyle hareket etmenin önemini vurgulamak istedim. Sanatımın, izleyicilere de bu cesareti ve özgürlüğü ilham vermesini umuyorum.

“How U Feel” tamam. Sırada ne var?

Şuan da katılacağım yurtiçi ve yurtdışı fuarlar üzerine yoğun bir çalışma yürütüyorum. ‘How U Feel’ sergim kadar etki yaratacağını düşündüğüm yeni çalışmalarımı izleyicilerle buluşturmak için sabırsızlanıyorum.

Hayvanlar ile aran nasıl?

Hayvanlarla aram çok iyi. Çalışma ortamlarımızda da kedi ve köpek asla eksik olmaz. Özellikle babamla birlikte çalışırken kedilerle birlikte her gün güne başlamaya alışınca kedilerin insana içsel huzur yaşatmalarının nedenini anlamış oldum.

Sporla aran nasıl? Düzenli spor yapar mısın?

Sanat benim için günümün en büyük kısmını kapsıyor. Bu yüzden çok düzenli bir spor hayatım var diyemem. Vakit bulabildiğim zamanlarda akşamları yürüyüş ve yoga yapmayı tercih ediyorum.

Senden bir film önerisi alsak?

Basquiat ( 1996 ). Filmi izlerken, onun sanatsal sürecini, sanata olan tutkusunu, yaratım aşamalarını ve kişisel mücadelerini görmek beni daha cesur ve kararlı kıldığı için bu filmi çok seviyorum.

Sosyal medya ile aran nasıl? Dijital platformların sanatına etkisi var mı? Bu platformları nasıl kullanıyorsun?

Sosyal medyayı gün içinde pek kullanmam. Konsantrasyonu çok bozabildiği için genelde akşamları vakit geçirdiğim bir yer. İşim için de en çok kullandığım tabiki Instagram. Zaman zaman eser süreçlerimi yine kendi tarzımda dinamik paylaşımlarla sunmayı seviyorum.

Ezgi haydi seninle bir yolculuğa çıkalım. Sana zamanda yolculuk yapma fırsatı verdik. Elinde de cep telefonun. Bu yolculukta ilk durakların hangi dönemler olurdu? O dönemlere gidip en çok neyi öğrenmek isterdin? Kimlerle yanyana gelip ağız dolusu gülümseyerek selfie’ler çekmek isterdin? Ve o dönemden bu dönemi telefonunla arayabilme fırsatın da var diyelim. İlk kimi arardın?

Beni tanıyanların da benim adıma ilk söyleyeceği isim kesinlikle Jean Michel Basquiat olurdu. Basquiat benim için sanata tutkuyla bağlanmamı sağlayan en önemli isimlerden biridir. Özellikle Andy Warhol ile yakın arkadaş oldukları dönemde beraber hazırlamış oldukları sergideki çalışma sürecinde yanlarında olup neler hissedip, neler paylaştıklarını çok görmek isterdim.

Senin arkandan gelecek olan yeni Ezgi Güneştekin’lere bir mesajın ve tavsiyen var mı?

'I Choose Me’ eserimde de anlatmak istediğim gibi kendi yolunuzu seçme cesaretine sahip olun, kendi değerlerinize ve hislerinize sadık kalın. Kendi kimliğini, isteklerini ve hayallerini ön planda tutmaya karar veren biri kendi sesini ararken vermiş olduğu mücadelenin de galibi olacaktır.

Bu haber BiMagazin tarafından hazırlanıp servis edilmiştir. Haberin farklı kaynaklarda değiştirilerek yayınlanması BiMagazin sorumluluğunda değildir. Kaynak göstermeden haber ve görsel alınması yasaktır.
  • 0
    BEĞENMEDİM
  • 0
    GÜLDÜM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    BEĞENDİM
  • 0
    ŞAŞIRDIM
  • 0
    ÜZÜLDÜM
  • 0
    KIZDIM
  • 0
    SEVDİM

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış