Elif Boyner'den "Daha Senden Gayrı"...

İş insanı Elif Boyner, CeoLife dergisi için kaleme aldığı köy ve şehir yaşamlarının tezatlığı üzerine olan yazısını sosyal medya hesabından paylaştı.

Cemiyet hayatının tanınmış simalarından Boyner Holding veliahtlarından iş insanı Elif Boyner, CeoLife dergisi için kaleme aldığı köy ve şehir yaşamlarının tezatlığı üzerine olan yazısını İnstagram hesabından paylaştı. Boyner, Sazak köyünde çekilen fotoğraflarını bu yazı ile yayınladı. 

"İki haftadır tevazu kavramı üzerine düşüyorum. Başkalarını "ne kadar mütevazı veya ne kadar kibirli" diye yorumlayan bizlerin, aslında ne kadar kirlenmiş ve kibirli olduğumuzu ve sadece özünden uzaklaşmış olanların hayatında bu tür kavramların var olabileceğini farketmeye başladım. Köyden, İstanbul’ a dönüş yolundayım. Gülay Sezer’in nefesinden ‘Daha Senden Gayrı’ dinliyorum ve ‘gerçek’ köylülerle geçirdiğim bir haftayı ve bana hissettirdiklerini düşünüp ara ara gülümsüyorum.

Köy dediğim Sazak Köyü, Mihalıççık’a bağlı. Önceki yazılarımda ucundan bahsetmişliğim var. Dedelerimizden kalan topraklara dönüyoruz. Ortak hayalleri ve değerleri olan birçok dostumuzla, Halk’a Sazak @halkasazak adındaki projemizde, eski değerleri, yeni değer ve yöntemlerle sentezleyerek, nesiller arası yıkılmaya yüz tutmuş kadim bilgi köprüsünü yeniden inşa etme, köylünün, köye dönmesi için sebepler yaratma, toprağı şifalandırma, topraktan şifa alma, imece kültürünü köyümüzde yeniden canlandırma, köyün ve oluşumun, sürdürülebilir ticari döngüsünü sağlayacak alanlar yaratma ve geliştirme niyetleriyle bir araya geldik…

Köye gelmeden önce, bir arkadaşımı ziyaret ettim, sohbette, şehirlerin bu kadar çirkin yapılanmasının sebebinin, şehirlerde, bu yapıları yapanların köylüler olmasına bağladılar. Köylüyü küçümsemek adına değil, bir sanatçının modern tıp doktoru ameliyatı yapmaya kalkması kadar absürt bir durum olduğu için. Bu topraklarda, aslında hepimizin köylü olduğunu ve köyden kod adı ‘şehir’lere gelerek veya getirilerek nasıl özden koptuğumuzu ve koparıldığımızı anlamamız gerekiyor… Bu ziyaretlerde, "ne kadar mütevazısınız" cümlesini hiç duymadım. Hayatım boyunca, bulunduğum ortamlarda, çok sıklıkla giydirdikleri bu sıfatla beni ne kadar öteki olarak gördüklerini, benim de bu sıfatı giyerek, hem kendimden hem de onlardan nasıl uzaklaştığımı ve muhabbetimizin ne kadar suni olduğunu fark ettim. Kendini başkalarına eş değil üst görmek kadar, başkasını da kendine üst ve ayrı görmenin de bir o kadar nefsi ve kirli olduğunu mikro ölçekte tersten gözlemledim.

Aslında hepimiz köylüyüze geri geleceğim. Kod adı ‘köyden’, kod adı ‘şehre’ gelince, birden koptuk. Köylülüğümüzü yüceltip onu yaşatmaktansa, çirkin ‘şehirler’ yaratıp kirlendik ve kirlettik. Özümüzü yaşamayı bırakıp, sistemin parçası olmaya başladıkça, ego, nefs, kibir devreye girdikçe, hedefler ve katmanlar ve katlar.. Bunlar devreye girdikçe bölünmeler.

Bir olduğumuz bilgisini ruhunda yaşatmayı sürdürebilmiş veya yeniden hatırlamış ‘köylüler’in kelime haznesinde bu kavramlara yer bile yok anladığım, çünkü onlar, çünkü herkesi ve her şeyi bir görerek yaşıyor.

4-5 saatlik yol, bu düşüncelerle ve bu türküyle geçti gitti..

Gördüm iki kişi mezar eşiyor

Gam gasavet gelmiş, boydan aşıyor, boydan aşıyor

Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor

Gel de bu rüyayı yor deli gönül" 

elifboyner